nilüferler

goshenit
ahmet altan eseridir.

....bostan dolabının yanındaki,
suları bana kahverengi gözüken, o küçük ve
eskimiş havuzdaki solgun ve kederli nilüferlere
gidip bakardım çocukken, babam,
onların kökleri olmadığını anlatmıştı bana.
neden bu çiçekleri hep bir şeylere benzetmek için
kullandıklarını ancak büyüyünce anladım.
yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi
azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir
havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı.
hayat da böyle bir şeydi benim için ; hep
bir yerlere gidecek gibi duran, yalnız ve bir yere
gitmeyen bir çiçek. bütün bir hayatın özeti buydu.
bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim,
öyle solgun nilüfer gibi bir havuzun içinde
yalnız başına durdum, köklerimi salamadım,
ne, olduğum yere sağlamca yerleştim,
ne, başka diyarlara kaçabildim,
bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler
oldu ama kimse yakasına takmadı beni,
kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp
büyütmek için uğraşmadı.
onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda
tek başıma yüzebileceğimi düşündüler.
ben de bu yüzden; kederi, yalnızlığı,
kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim.
ne garip başka bir şeyde olmak istemedim,
beni beğenmeleri yetti bana...

köksüz bir hayat, çaresiz yalnızlık, tuhaf keder.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol